Çocuk yaş grubu ortopedik yaralanmalara yaklaşımımız Demografik bir çalışma
Amaç:
Bir yıllık sürede acil polikliniğimize başvurup ayaktan veya yatarak tedavi edilen çocuk travma hastaları incelendi. Bu çalışmada, çocuk yaş grubu ortopedik yaralanmalarının cinsiyet ve yaşlara göre dağılımı, çocukların hangi oranda ve ne kadar süre ile yatırıldıkları, hangi ortopedik hastalıklarla daha sık karşılaştıkları istatistiksel olarak değerlendirildi. Çalışmanın amacı, 16 yaş ve altındaki çocuklarda ortopedik yaralanmaların sıklığını, dağılımını ve morbiditesini belirlemektir.
Gereç ve Yöntem:
2001 yılında acil polikliniğimize başvuran 22.386 hastanın 4.153’ü, 16 yaş altı çocuk yaralanma olgusuydu. Bu olguların bilgileri geriye dönük olarak incelendi. 2.759 erkek ve 1.394 kız hasta, birer yaş aralıklarıyla gruplandırıldı. Karşılaşılan yaralanma türleri belirlendi. Hastalıkların sıklığı her grup için ayrı ayrı hesaplandı. Ayaktan ve yatarak tedavi edilenlerin oranları, yatış nedenleri, ameliyat endikasyonları, ortalama yatış süreleri ve cinsiyetler arasındaki farklılıklar değerlendirildi. Sonuçlar oransal yöntemler ve ki-kare testi kullanılarak istatistiksel olarak yorumlandı.
Bulgular:
Çocuklar, tüm yaralanma olgularının %18,5’ini oluşturuyordu. Erkekler tüm gruplarda çoğunluktaydı. En sık görülen yaralanma türü üst ekstremite yumuşak doku yaralanmalarıydı. Radius distal kırıkları, en sık görülen kırıklardı. Humerus suprakondiler kırıkları ve femur diafiz kırıkları en sık yatış nedenleri olup, humerus suprakondiler kırıkları en sık ameliyat nedeni olarak saptandı. Ergenlik döneminde yaralanmalarda anlamlı bir artış izlendi (p<0.05).
Sonuç:
Ergenlik döneminde yaralanma sayısı artmaktadır. Erkekler daha sık yaralanmakla birlikte, hastaneye yatış ve ameliyat oranlarında kız ve erkek çocuklar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Femur diafiz kırıkları en sık ve en uzun süreli yatış nedeni iken, humerus suprakondiler kırıkları en sık ameliyat nedeni olmuştur. Bu bulgular, halk sağlığı açısından önleyici tedbirlerin geliştirilmesi bakımından önemlidir. Hasta sayımızın yeterli olması nedeniyle, elde ettiğimiz sonuçların çocuk ortopedik travmalarının demografik dağılımı konusunda genel bir fikir oluşturabileceği düşüncesindeyiz.
DİZ ARTROSKOPİSİ NEDİR NASIL YAPILIR?

Diz Artroskopisi Nedir? Buca’da Kapalı Diz Ameliyatı Mavi Deniz Tıp Merkezi’nde!
Diz ağrıları günlük yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Sürekli diz ağrısı, kilitlenme, şişlik ya da hareket kısıtlılığı yaşıyorsanız, nedeni menisküs yırtığı, kıkırdak zedelenmesi, ön çapraz bağ yaralanması gibi ortopedik bir sorun olabilir. Neyse ki, bu sorunların birçoğu artık açık ameliyatlara gerek kalmadan kapalı yöntemle (artroskopik cerrahi) tedavi edilebiliyor.
Diz Artroskopisi Nedir?
Diz artroskopisi, diz eklemi içine küçük kesilerden girilerek kamera yardımıyla yapılan, minimal invaziv bir cerrahi işlemdir. Bu işlem sırasında ortopedi uzmanı, hem dizin içini detaylıca görüntüler hem de hasarlı dokuları onarabilir.
Daha az ağrı, daha hızlı iyileşme süreci ve daha kısa hastane yatışı, artroskopik diz ameliyatını günümüzde en çok tercih edilen yöntemlerden biri haline getirmiştir.
Mavi Deniz Tıp Merkezi’nde Diz Artroskopisi: Uzman Doktor, Modern Teknoloji
Mavi Deniz Tıp Merkezi – Buca’da diz artroskopisi işlemleri, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Gökmen Deniz tarafından başarıyla gerçekleştirilmektedir.
Dr. Gökmen Deniz, diz cerrahisinde uzmanlaşmış, yılların tecrübesine sahip bir hekimdir. Tüm artroskopik işlemler, modern teknik donanımla ve steril ameliyathane koşullarında yapılmaktadır.
Hangi Durumlarda Diz Artroskopisi Yapılır?
- Menisküs yırtıkları
- Ön veya arka çapraz bağ yaralanmaları
- Diz kapağı sorunları
- Kıkırdak zedelenmeleri
- Eklem içi serbest cisimler
- Kronik diz ağrılarının tanı ve tedavisi
Diz Ağrısına Son! Buca’da Kapalı Diz Ameliyatı İçin Randevunuzu Alın
Buca ve çevresinde diz ağrısı çeken hastalar için artık açık ameliyat korkusu sona erdi. Mavi Deniz Tıp Merkezi’nde yapılan diz artroskopisi işlemiyle, hem tanı hem tedavi aynı seansta gerçekleştiriliyor. Üstelik, çoğu hasta aynı gün taburcu olabiliyor.
Buca diz artroskopisi
Kapalı diz ameliyatı İzmir
Mavi Deniz Tıp Merkezi ortopedi
Diz ameliyatı Buca
Gökmen Deniz ortopedi doktoru
Menisküs ameliyatı İzmir
Diz ağrısı tedavisi
Kapalı menisküs ameliyatı
İzmir’de artroskopik diz ameliyatı
Bilgi ve Randevu İçin:
📍 Mavi Deniz Tıp Merkezi – Buca
📞 0232 487 88 88
BUCADA ENDOSKOPİ KOLONOSKOPİ
Mide ve bağırsak sorunları yaşayan hastalar için aynı gün endoskopi hizmeti büyük bir kolaylık sunmaktadır. Özellikle uygun fiyatlı endoskopi arayan kişiler, hem kaliteli hizmet alıp hem de bütçelerini zorlamadan tanı sürecini tamamlayabiliyor. İzmir’in Buca ilçesinde sunulan uyutularak endoskopi Buca hizmeti ise, endişe duyan hastalar için konforlu ve ağrısız bir çözüm sağlamaktadır.

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
DIŞ GEBELİK
Gebeliğin rahim içinde değil, kadınlık organlarının başka bir yerinde veya karın içinde yerleşmesine dış gebelik denir. Gebeliğin sorunsuz biçimde devam etmesi için rahmin içine yerleşmesi gereklidir, dış gebelik olduğunda bazen yaşamsal tehlikeler yaratabilen sorunlar görülecektir.
Dış Gebelik Nasıl Oluşur?
Erkekten gelen sperm kadında bulunan yumurta hücresi içine girerek döllenme oluşur. Yumurta hücresi döllenme öncesi ve sonrasında kadının vücudu içinde kendi boyutlarına göre oldukça uzun bir yolculuk yapar. Döllenmiş yumurta bu yolculuk sonunda rahim içine gelir ve sonrasında buradaki dokulara sağlıklı bir biçimde tutunabilirse gebelik başlamış olur.
Döllenme sonrası yumurtanın yaptığı yolculuğu engelleyen bir etken varsa başka her hangi bir dokuya yerleşebilir ve gebelik burada başlayabilir. Bu yerleşim yeri sıklıkla kordonun içi veya daha az sıklıkla yumurtalıkların yakını hatta bağırsakların üzeri olabilir. Dış gebelik, daha önce rahim ve yumurtalıkları etkileyen iltihap hastalığı geçiren, spiral kullanan, daha önce dış gebelik veya başka karın içiyle ilgili ameliyatlar geçirmiş kadınlarda daha sık görülür.
Dış Gebelik Belirtileri
Dış gebelikte başlangıçtaki belirtiler normal gebelikte olduğu gibidir, örneğin bulantı, iştahsızlık ve halsizlik gibi belirtiler görülebilir. Bir kadında dış gebelik büyümeye devam ederse en sık görülen ilk belirtiler adet gecikmesi sonrası vajina yoluyla kanama ve kasık ağrısıdır. Kanama çoğu zaman fazla olmaz ama kasık ağrısı günler içinde giderek artar ve dayanılmaz duruma gelmeye başlar. Ağrı bıçak batması tarzındadır ve çoğu zaman bir tarafta daha çoktur. Dış gebelikte bebek nadiren fazla yakınma olmadan üç aylık hatta daha fazla oluncaya kadar büyüyebilir.
Dış Gebelik Tanısı
Günümüzdeki gelişmiş tıbbi teknolojik olanaklar sayesinde dış gebelik tanısı koymak daha kolaylaşmış durumdadır. Kanda yapılan gebelik testi (bHCG) sonucunun oldukça yüksek bir değerde görülmesine rağmen vajinal ultrason ile rahim içinde gebelik kesesi görülmemesi dış gebelik durumu için uyarıcı olmalıdır. Ultrason ile biraz daha dikkatli bir inceleme ile kordonlardan biri içinde veya karın içinde başka bir yerde gebelik kesesi hatta bebek kalp atışları görülmesi ile kesin tanı konmuş olur.
Dış Gebelikte Tedavi
Dış gebelikte tedavi biçimine dış gebeliğin yerleşim yeri, kanda gebelik testi (bHCG) değeri ve iç kanama yapma durumuna göre karar verilir. Dikkatli bir değerlendirme ile ilaç tedavisi, cerrahi tedavi veya sadece takip kararı verilebilir. Bazı şanslı fakat nadir görülen durumlarda dış gebelik bulunduğu yerde herhangi bir tedavi gerekmeden kendiliğinden kaybolabilir. Uygun durumlarda dış gebeliğin ilaç ile tedavisi kanser tedavisinde kullanılan etkili bir ilaç ile yapılır.
İlaç tedavisinin işe yaramadığı veya karın içinde kanama var olduğu acil durumlarda cerrahi tedavi gerekli olacaktır. Günümüzde dış gebeliğin cerrahi tedavisi için laparoskopi daha sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Laparoskopi sayesinde ameliyat daha az doku hasarıyla ve daha kısa zamanda tamamlanacaktır. Laparoskopi sonrası iyileşme ve taburcu olma süresi de çok kısadır. Hastanın acil ibir durumu varsa veya laparoskopi için uygun olmayan durumlarda geleneksel cerrahi yöntemleri seçilebilir.
DIŞ GEBELİK
DİYETİSYEN
OBEZİTE
Obezite, vücut yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.
- Fazla kilolu: Vücut kitle indeksi (VKİ) 25-29,9 arasında olan kişiler fazla kiloludur
Fazla kilolu bir kişi
- Obez: Vücut kitle indeksi (VKİ) 30-34,9 arasında olan kişiler obezdir
Obez bir kişi
- Aşırı obez: Vücut kitle indeksi (VKİ) 35 veya daha yüksek olan kişiler aşırı obezdir
Aşırı obez bir kişi
Obezite, dünyadaki en yaygın kronik sağlık sorunlarından biridir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2016 yılında dünya nüfusunun yaklaşık %13’ü obezdi. Obezite, kalp hastalığı, felç, diyabet, bazı kanser türleri ve diğer kronik hastalıkların riskini artırır.
Obezitenin nedenleri tam olarak anlaşılamamıştır, ancak aşırı ve yanlış beslenme ile fiziksel aktivite yetersizliği en önemli nedenler arasında kabul edilmektedir. Diğer olası nedenler arasında genetik faktörler, hormonal dengesizlikler ve bazı ilaçlar yer alır.
Obezitenin tedavisi, kişinin bireysel ihtiyaçlarına göre belirlenir. Tedavi seçenekleri arasında diyet, egzersiz, ilaç ve cerrahi yer alır.
Diyet: Obezitenin tedavisinde diyet, en önemli unsurlardan biridir. Diyet, kalori alımını azaltmayı ve sağlıklı beslenmeyi amaçlar.
Egzersiz: Egzersiz, obezitenin tedavisinde ve önlenmesinde önemli bir rol oynar. Egzersiz, kalori yakmaya ve kas kütlesini artırmaya yardımcı olur.
Obezite, önlenebilir bir hastalıktır. Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz yaparak obeziteyi önlemek mümkündür.
OBEZİTE
ÜROLOJİ
SERTLEŞME PROBLEMİ
Sertleşme problemi penisin cinsel ilişkiyi sağlayamayacak kadar sertleşememesi yada başlangıçta sağlanan sertliğin sürdürülememesi olarak tanımlanmaktadır. Bu problem genellikle uzun bir süre içerisinde giderek artan tarzda ortaya çıkar ve zamanla kalıcı olur.
Sertleşme problemine yol açan bir takım risk faktörleri bulunmaktadır. Bunlar arasında en önemlileri; şeker hastalığı, yüksek kan basıncı, koroner kalp hastalığı, periferik damar hastalıkları, sigara, alkol, kan yağlarında problemler olması, obezite, metabolik sendrom, prostat hastalıklarının bulunması, bazı ilaçların kullanılması, böbrek ve karaciğer gibi organ yetersizlikleri, hormonal problemler, sedanter hayat ve yaştır. Bu riskfaktörlerinden bir yada birkaçının bulunması uygulanacak tedavi yöntemlerinin belirlenmesi ve alınıcak sonucun önceden kestirilebilmesi açısından önem taşımaktadır.
Bu risk faktörleri içerisinde ön önemlisi kalp hastalıklarıdır. Bir cinsel aktivite 10 saniyede iki kat merdiven çıkmaya eşittir. Bu nedenle kalp hastalıkları açısından risk taşıyan kişilerin bu durumları öncelikle düzeltilmeli ve daha sonra cinsel aktiviteye izin verilmelidir.
Hastanın değerlendirilmesinde penisin sertlik derecesinin belirlenmesi önemlidir. Buna sertleşme skoru da denilmektedir ve dört derecede belirlenir.
Normal: Tam sert ve dik.
Hafif: Birleşme için yeterli sertlikte ancak tam değil.
Orta: Sert ama birleşme için yeterli değil.
Ağır: Sert değil ancak dolgun.
Sertleşme probleminin derecesini belirlemek için kullandığımız yöntemlerden birisi de “Uluslararası Cinsel İşlev İndeksi” formunun doldurulmasıdır. Bu sorgulama formunda cinsel işlevle ilgili sorular bulunmakta ve verilen cevaplara göre hastalığın ağırlık derecesi belirlenmektedir. Bu değerlendirmeye göre hastalar; normal, hafif, hafif-orta, orta ve ciddi olmak üzere beş dereceye ayrılmaktadır.
Değerlendirme sürecinde yapılan tetkikler.
Biyokimyasal testler; Böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, kan şekeri, HbA1c, kan yağları.
Tam kan sayımı, tam idrar tetkiki
Hormon profili; Testosteron, FSH, LH, E2, Prolaktin, PSA, TSH,T3, T4
Tüm batın uoltasonografisi
Uluslararsı erektil işlev formunun doldurulması.
Özel tesler; NPT, İntrakavernozal enjeksiyon, Penil doppler, arteriyografi.
Tedavi
Yaşam tarzı değişiklikleri
Fazla kilolardan kurtulunması
Günlük aktivitelerin artırılması (yürüyüş gibi)
Sigara ve alkol kullanımının azaltılması ve kesilmesi
Risk faktörü olan hastalıkların tedavisi.
Hormonal bozukluk varsa düzeltimesi. Testosteron takviyesi gibi.
Gıda takviyeleri ve bitkisel ürünler. Hafif vakalarda yararlı olabilir.
PDE5 inhibitörü ilaçlar. Bunlar sildenafil, tadalafil ve verdanafil gibi ilaçlardır. Bilinen ilk örneği viagradır. Bu gruptaki ilaçlar mevcut damarları biraz daha genişleterek etki gösterirler.
Vakum cihazları. Penise dıştan uygulanır.
Penis içerisine ilaç enjeksiyonları.
Fiziksel tedavi yöntemleri
Düşük yoğunluklu şok dalga tedavisi (LiSWT)
Düşük yoğunluklu pulse ultrason tedavisi (LİPUS)
Bu fiziksel tedavi yöntemlerinin her ikisi de düşük yoğunluklu aralıklı basınç dalgalarından oluşmaktadır. LiSWT yaklaşık olarak 10 yıldır, LİPUS ise 5-6 yıldır klinikte kullanılmaktadır. Bilimsel çalışmalarda her iki yöntem de etkili olarak değerlendirilmiş ve bazı ülkelerin androlojik hastalıklar tedavi klavuzlarında yerlerini almışlardır.
PRP tedavisi
Bu tedavi yönteminde hastanın damarından alınan kan çeşitli işlemlerden geçirilerek kanın plasma kısmı hastanın penisine enjekte edilir.
Kök hücre tedavisi.
Ameliyat dışı tedavilerin son basamağıdır. Hastanın karın bölgesinden alınan yağ dokularından alınan materyal işlenerek kök hücreler ayrıştırılır ve penis dokusuna enjekte edilir.
Penis protezi
Tedavide son basamaktır. Diğer tedavilere cevap vermeyen ve ciddi hastalığı bulunanlara uygulanmaktadır.
Bu tedavi yöntemlerinden yaşam tarzı değişikliklerine mutlaka uyulmalıdır. Diğer seçenekler bir ya da birkaç tanesi hastanın durumuna göre ayrı ayrı ya da birlikte uygulanabilir. Tedavi yöntemlerinin seçiminde risk faktörlerinin olup olmaması ve sertleşme skoru yani hastalığın ağırlık derecesi büyük önem taşımaktadır.
Tedavi sonucunda hastada tamamen iyileşme olabilir, ilaca cevap vermezken ilaca cevap verebilir duruma gelebilir, yada tedavilerden yarar görmeyerek durumunda bir değişiklik olmaz. İyileşme gözlenmeyen hastalar için son seçenek penis protezi uygulamalarıdır.
SERTLEŞME SORUNU