OMUZ ARTROSKOPİ AMELİYATI NASIL YAPILIYOR?

OMUZ AĞRISI

Vücudumuzun en hareketli eklemi olan omuzdaki ağrılar bazen çok can sıkıcı olabilmektedir. Elin uzaydaki konumunda en önemli yer  belirleyici olan omuz, ağrıdığı zaman elin fonksyonlarında ciddi kısıtlılık yaratmakta ve hayatı zorlaştırmaktadır.Ağrı ile birlikte hareket kısıtlılığı da eklendiğinde iş içinden çıkılmaz hale gelir. Elimizi başımıza, sırtımıza, ağzımıza götüremediğimiz zaman kişisel ihtiyaçlarımızı karşılamakta bile zorlanırız.

Omuz ağrıları yansıyan ağrı(omuz dışı sebeplerden kaynaklandığı halde omuzda ağrının hissedilmesi durumu) veya omuz kaynaklı olabilir. Bunları birbirinden ayırmak oldukça önemli fakat genellikle kolay olabilmektedir. Yansıyan ağrılar omuz hareketi veya omuza bastırmak ile tetiklndirlemez veya alevlendilemezler oysa omuzdan kaynaklı ağrılar omuz hareketi veya bastırma ile tetiklendirilebilir veya alevlendilebilirler. Omuz kaynaklı ağrılar dirseği geçmez ağrı önkol ve ele doğru uzanıyorsa yansıyan ağrıyı düşünmek gerek.Yansıyan ağrılar akciğer kanseri, kalp krizi, boyun fıtığı gibi önemli problemlerden kaynaklı olabildiği gibi Cildi tutan basit bir viral enfeksiyondan da kaynaklanabilir . Omuz ağrılarını önemsemek ve kesin sebebi belli olana kadar geçer diye beklememek gerekir

ROTATOR CUF SENDROMU

Omuz kaynaklı ağrı sebeplerine baktığımızda en sık sebep olarak omuz kuşağı kaslarını görürüz.Bu kaslar  kolun yukarı kalkmasında ve omuzu sabitlemede görev alırlar. Problemin 4 kasın tendonlarını ilgilendiren rahatsızlıklardan olduğunu görürüz.Rotator cuf olarak adlandırılan bu kasların tendonları genellikle omuzun içinde kemikler arasında sıkışarak hasarlanır ,yırtılır(impingment veya sıkışma sendromu) ,iltihaplanır (tendinit) veya herhangi bir metabolik rahatsızlık veya sinir sistemi rahatsızlığına bağlı olarak özelliğini kaybeder. Omuz kuşağına bağlı problemlerde oluşan ağrılar çok tipiktir genellikle gece artar çıldırtıcı, insanın psikolojisini bozan değişik bir ağrı olarak tarif edilir ve omuz hareketlerini çok etkiler. Hasta kolunu başüstüne kaldıramaz ,sırtına götüremez veya bunları yaparken çok şiddetli ağrısı olur.Ağrı yavaş yavaş başlar günler içinde giderek artar ağrının artışı ile birlikte omuz hareketleri kısılır. Ağrı dirseği geçmez omuz ve kolda kalır.Teşhis  büyük oranda muayene ile konulmakla birlikte kalsifik tendinit, akromionun tipinin değerlendirlmesi subakromial aralığın değerlendirlmesi için çeşitli yönlerde röntgen,  tendonların bursanın iltihabı yırtık olup olmadığının değerlendirlmesi için mrı istenir. Bu değerlendirmeler için ultrason da kullanılabilmektedir.

BİSEPS TENDON PROBLEMLERİ

Biseps tendonun uzun başı omuz eklem içinden geçerek glenoid dediğimiz omuz yuvasının üst kısmına yapışır Biseps tendonu yapışma yerinden yırtılabilir, iltihaplanabilir veya tamamen kopabilir.Bu problemler rotator cuf problemlerinden farklı olarak genellikle aşırı zorlama ve travma sonrasında olur. Genellikle ağrılar rotator cuf yırtığı gibi istirahhatte de olmaz. Kol kullanıldığında zorlandığında ağrı olur( fakat kural değildir)  Bu tendon koptuğunda kolda biseps bölgesinde ,kasın düşüp orada toplanmasına bağlı  şişlik olur bu şişlik genellikle ağrısızdır İlk kopma anında ağrı olur fakat sonra ağrısı geçer .Biseps tendon yırtıkları ve iltihaplanmalarının tanısı  özel muayene tetkikleri ile konulmakla birlikte kesin tanı mrı ve usg ile konur.

OMUZ ÇIKIĞI

Omuz çıkığı ve instabilite konusu çok uzun bir konu olup bilinmesi gereken ve tedaviyi belirleyen en önemli şey tipidir.Tüm eklemleri gevşek olduğu için omuzu çıkan hastalar ile travma sonrasında veya ters bir hareket sonrasında omuzda yırtık olduktan sonra omuzu çıkan hastaları birbirinden ayırmak gerekir .Eklemleri gevşek olan hastaların tedavisi çok zordur ve genellikle psikolojik tedavide gerektirmektedir. Bu hastalar genellikle istediği zaman omuzunu çıkarıp tekrar kolaylıkla yerine takabilmektedir.ikinci gruptaki hastalarda hastanın yaşı omuz çıkığının geçmişi ,yırtığın büyüklüğü, eşlik eden kırık veye başka patolojilerin varlığı,  hastanın sahip olduğu ek hastalıklar tedaviyi belirlemektedir.Ağrı, çok şiddetli olur.Omuzda şekil bozukluğu olur.Hasta hiç bir şekilde omzunu oynatamaz ve genellikle ağrıyı azaltmak için o tarafa doğru eğik durur. Teşhis röntgen ile konulur.  İhtiyaç duyulduğunda bt çekmek gerekebilir. İlk tedavisi omuzu yerine yerleştirmek ve sabitlemektir. Bu işlemin mümkün olduğu kadar anestezi altında, zorlamadan yapılması önerilir. Omuzu acilde anestezisiz yerine yerleştirmeye çalışırken humerus başında kırık oluşması işten bile değildir.Bu çok katastrofik sonuçlar doğurabilir. Uzun süreli tedavisi kronik ağrıyı kesmek omuzun tekrar çıkmasını engellemek için yapılır onun planlanması için de mrı ve tomograf çekilmesi gerekir

DONUK OMUZ

Donuk omuz bir hastalıktan çok bir belirtidir aslında.Sistemik ve lokal bir rahatsızlıktan dolayı eklem kapsülünün iltihaplanıp sertleşmesi büzüşmesi sonucu omuzda ileri derecede hareket kısıtlılığı ve ağrı olması durumudur. Donuk omuz hafif ağrı ile başlar gittikçe artar ve yavaş yavaş hareket kısıtlılığı olmaya başlar.  Şeker hastalığı guvatır problemleri gibi tüm vucudu etkileyen problemlerden kaynaklanabileceği gibi sıkışma sendromu bursit rotator cuf yırtığı biseps tendon yırtığı veya kırık sonrasında gelişebilir.tanısı muayene ile konulur tedaviye başlamadan önce sebeini bulmak için kan tahlili ve görüntüleme yapılır

BURSİT

Vucudumuzda halk arasında  en az bilinen yapılardan birisidir kemiğin üstünde kemiğ dış ardan veya içerden gelecek travmalara karşı koruma için bazı bölgelerimizde bursa denilen yastıkçıklar bulunmaktadır. Genellikle ekleme yakın kemiklerin etrafında ve çıkıtı şeklinde olan kemiklerin etrafında olır en çok  diz ve omuz bölgesinde olmakla birlikte en çok proble yaratanı dirsek arka kısmında bulunan olekrenon bursasıdır. Omuz ekleminde zorlama sonrasında şişer ve iltihaplanabilirler tendinir ve rotator cuf ağrısı gibi ağrı yapar istirahatte ve gece çok şidetli ağrılar olabilr. Omuz hareketi ile ağrı artar dirseğe kadar yayılır ve yanma ağırlıklı bir ağrı olur.

OMUZ PROBLEMLERİNE TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

Omuz ağrısında tedavi belirlenirken hastaya ait faktörler hastalığı kendisi kadar belirleyic olur.Hastanın yaşı cinsiyeti ek hastalıkları tedaviyeuyumu ve beklentisi çok öneml olabilmektedir bazen hasta omuz fonksiyonlarından çok ağrı ile ilgilenmekte ağrımı kesin ben başka bir şey istemiyormu demektedir bazen de hasta sporcu olabilmekte tam güç ve hareket açıklığı  e kısa sürede istemektedir bunların tedavisi hastalık ne olursa olsun farklılık gösterir ikinci önemli faktörü de hastalık ve hastalığı derecesi oluşturmaktadır.Tedavi yaklaşımı hastaya göre tüm tetkikler yapıldıktan sonra yapılır. Başlıca tedavi seçenekleri:İlaç tedavi ve istirahat, omuz içi steroid ve ağrı kesici enjeksiyonları ,PRP enjeksiyonu ,fizik tedavi ve en son olarak cerrahi işlemler  olarak sıralanır.Cerrahi işlem olarak genellikle artroskopik yapıldığı için omuz artroskopisne özel nir başlık açmak gerekir.

OMUZ ARTROSKOPİSİ

Eklemin açılmadan  kamera eşliğinde görüntülenmesine artroskopi ,onun eşliğinde gene eklem açılmadan yapılan işleme de artroskopik işlem denir.Omuz artroskopisi ve artroskopik işlemleri anestezi altında yapılır anestezi genellikle interskalen blok anesestezisi veya genel anestezi ile olur.İnterskalen blok anestezisi kola gelen sinirlerin boyun seviyesinden uyuşturularak elde edilen anesteziye verilen addır.hastanın ameliyattan sonra da kolunun uyuşuk kalmasını sağladığından hastanın konforuna büyük katkı sağlar. Ameliyat sırasında hasta bir şey hissetmediği gibi bilinci açık kaldığından aynı zamnada güvenli bir yöntemdir de.İşlem sırasında hasta shezlong pozisyonu dediğimiz yarı oturur pozisyonda durur omuz ve kol steril boyanır steril örtülür daha sonra omuzun arkasında açılan küçük bir delikte kamera ile omuz girilir ve omuz muayenesi ayrıntılı şekilde yapılır. Görüntünün net olması için eklem tüm işle boyunca sıvı ile şişirilir.işlem yapılacağı zaman işlemin cinsine göre omuz yan ve ön tarafından başka delikler açılır ve işlemler oradan gerçekleştirilir.işlemin çeşidine göre ameliyat 30 dk ile 90 dk  arasında değişir. Uzun süren işlemlerde genelde genel anestezi tercih edilir. İşlem bittikten sonra omuz kol askısı ile tespit yapılır ve genellikle hasta aynı gün taburcu edilir.Artroskopinin açık ameliyatlara göre avantajları şöyle sıralanabilr

1-Daha iyi görüntü alanı sağladığı için cerrah olaya daha hakimdir.

2-Ameliyat daha kısa sürer

3-Yara açılmadığı için enfeksiyon riski daha az daha az doku hasarı oluşur

4- Ameliyat kısa sürdüğü ve riski daha az olduğu için hastanın hastanede yatması gerekmez

5- Ağrı daha az iyileşme süresi daha kısa olur.

974 yılında Antakya’da dogdu ilk orta ve lise eğitimini antakya da tamamladı 1993 te marmara üniversitesi tıp fakültesinde başladığı tıp eğitimini 2000 yılında tamamladı. Ortopedi ve travmatoloji uzmanlık eğitimini 2001 2006 yılları arasında haydarpasa numune egitim arastirma hastanesinde tamamladi. Asistanlik eğitimi sırasında şişli etfal eğitim ve araştırma hastanesi plastik cerrahi bölümünden mikro cerrahi sertifikası aldı. 2006-2007 yılları arasında GATA da askerliğini yaptıktan sonra mecburi hizmet görevi için Batman Devlet hastanesinde görev yaptı. 2009 -2014 yılları arasında özel batman medical park hastanesinde çalıştı 2016 yilindan sonra izmir de özel mavi deniz tıp merkezinde ortopedi ve travmatoloji uzmanı ve yöneticisi olarak calismaktadir. TOTBID, TOTEK üyeliği TUMSAD yönetim kurulu üyeliği bulunmaktadır. Ortopedi ve travmatoloji geçmişi; Asistanlığını yaptığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma hastanesinde çok iyi travma cerrahisi ve pediyatrik ortopedi eğitimi aldı. Askerliği sırasında ülkemizin en iyi spinal cerrahi ekiplerinden biriyle çalışma fırsatı buldu . Mecburi hizmeti sırasında Batman bölge hastanesinde spinal cerrahi yapmaya devam etti. Bununla birlikte travma cerrahisi ve pediyatrik ortopedi ile de ilgilenmeye devam etti. 2007 yılından itibaren gittiği kurslarla artroskopik cerrahi eğitimini aldi. 2009 yılından itibaren daha çok artroskopik cerrahi ile ilgilenmektedir. Artroskopik rotator manşet tamiri ,artroskopik akromioplasti ve artroskopik oncapraz bağ tamiri yapılmış büyük hasta serileri mevcuttur. Diz, omuz, ayakbilegi, elbilegi , dirsek artroskopisi ve artroskopik cerrahisinde deneyimi mevcuttur.

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM

DIŞ GEBELİK

Gebeliğin rahim içinde değil, kadınlık organlarının başka bir yerinde veya karın içinde yerleşmesine dış gebelik denir. Gebeliğin sorunsuz biçimde devam etmesi için rahmin içine yerleşmesi gereklidir, dış gebelik olduğunda bazen yaşamsal tehlikeler yaratabilen sorunlar görülecektir.

Dış Gebelik Nasıl Oluşur?

Erkekten gelen sperm kadında bulunan yumurta hücresi içine girerek döllenme oluşur. Yumurta hücresi döllenme öncesi ve sonrasında kadının vücudu içinde kendi boyutlarına göre oldukça uzun bir yolculuk yapar. Döllenmiş yumurta bu yolculuk sonunda rahim içine gelir ve sonrasında buradaki dokulara sağlıklı bir biçimde tutunabilirse gebelik başlamış olur.

Döllenme sonrası yumurtanın yaptığı yolculuğu engelleyen bir etken varsa başka her hangi bir dokuya yerleşebilir ve gebelik burada başlayabilir. Bu yerleşim yeri sıklıkla kordonun içi veya daha az sıklıkla yumurtalıkların yakını hatta bağırsakların üzeri olabilir. Dış gebelik, daha önce rahim ve yumurtalıkları etkileyen iltihap hastalığı geçiren, spiral kullanan, daha önce dış gebelik veya başka karın içiyle ilgili ameliyatlar geçirmiş kadınlarda daha sık görülür.

Dış Gebelik Belirtileri

Dış gebelikte başlangıçtaki belirtiler normal gebelikte olduğu gibidir, örneğin bulantı, iştahsızlık ve halsizlik gibi belirtiler görülebilir. Bir kadında dış gebelik büyümeye devam ederse en sık görülen ilk belirtiler adet gecikmesi sonrası vajina yoluyla kanama ve kasık ağrısıdır. Kanama çoğu zaman fazla olmaz ama kasık ağrısı günler içinde giderek artar ve dayanılmaz duruma gelmeye başlar. Ağrı bıçak batması tarzındadır ve çoğu zaman bir tarafta daha çoktur. Dış gebelikte bebek nadiren fazla yakınma olmadan üç aylık hatta daha fazla oluncaya kadar büyüyebilir.

Dış Gebelik Tanısı

Günümüzdeki gelişmiş tıbbi teknolojik olanaklar sayesinde dış gebelik tanısı koymak daha kolaylaşmış durumdadır. Kanda yapılan gebelik testi (bHCG) sonucunun oldukça yüksek bir değerde görülmesine rağmen vajinal ultrason ile rahim içinde gebelik kesesi görülmemesi dış gebelik durumu için uyarıcı olmalıdır. Ultrason ile biraz daha dikkatli bir inceleme ile kordonlardan biri içinde veya karın içinde başka bir yerde gebelik kesesi hatta bebek kalp atışları görülmesi ile kesin tanı konmuş olur.

Dış Gebelikte Tedavi

Dış gebelikte tedavi biçimine dış gebeliğin yerleşim yeri, kanda gebelik testi (bHCG) değeri ve iç kanama yapma durumuna göre karar verilir. Dikkatli bir değerlendirme ile ilaç tedavisi, cerrahi tedavi veya sadece takip kararı verilebilir. Bazı şanslı fakat nadir görülen durumlarda dış gebelik bulunduğu yerde herhangi bir tedavi gerekmeden kendiliğinden kaybolabilir. Uygun durumlarda dış gebeliğin ilaç ile tedavisi kanser tedavisinde kullanılan etkili bir ilaç ile yapılır.

İlaç tedavisinin işe yaramadığı veya karın içinde kanama var olduğu acil durumlarda cerrahi tedavi gerekli olacaktır. Günümüzde dış gebeliğin cerrahi tedavisi için laparoskopi daha sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Laparoskopi sayesinde ameliyat daha az doku hasarıyla ve daha kısa zamanda tamamlanacaktır. Laparoskopi sonrası iyileşme ve taburcu olma süresi de çok kısadır. Hastanın acil ibir durumu varsa veya laparoskopi için uygun olmayan durumlarda geleneksel cerrahi yöntemleri seçilebilir.

DIŞ GEBELİK

DİYETİSYEN

OBEZİTE

Obezite, vücut yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.

  • Fazla kilolu: Vücut kitle indeksi (VKİ) 25-29,9 arasında olan kişiler fazla kiloludurFazla kilolu bir kişi resmi

Fazla kilolu bir kişi

  • Obez: Vücut kitle indeksi (VKİ) 30-34,9 arasında olan kişiler obezdirObez bir kişi resmi

Obez bir kişi

  • Aşırı obez: Vücut kitle indeksi (VKİ) 35 veya daha yüksek olan kişiler aşırı obezdirAşırı obez bir kişi resmi

Aşırı obez bir kişi

Obezite, dünyadaki en yaygın kronik sağlık sorunlarından biridir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2016 yılında dünya nüfusunun yaklaşık %13’ü obezdi. Obezite, kalp hastalığı, felç, diyabet, bazı kanser türleri ve diğer kronik hastalıkların riskini artırır.

Obezitenin nedenleri tam olarak anlaşılamamıştır, ancak aşırı ve yanlış beslenme ile fiziksel aktivite yetersizliği en önemli nedenler arasında kabul edilmektedir. Diğer olası nedenler arasında genetik faktörler, hormonal dengesizlikler ve bazı ilaçlar yer alır.

Obezitenin tedavisi, kişinin bireysel ihtiyaçlarına göre belirlenir. Tedavi seçenekleri arasında diyet, egzersiz, ilaç ve cerrahi yer alır.

Diyet: Obezitenin tedavisinde diyet, en önemli unsurlardan biridir. Diyet, kalori alımını azaltmayı ve sağlıklı beslenmeyi amaçlar.

Egzersiz: Egzersiz, obezitenin tedavisinde ve önlenmesinde önemli bir rol oynar. Egzersiz, kalori yakmaya ve kas kütlesini artırmaya yardımcı olur.

Obezite, önlenebilir bir hastalıktır. Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz yaparak obeziteyi önlemek mümkündür.

OBEZİTE

ÜROLOJİ

SERTLEŞME PROBLEMİ

Sertleşme problemi penisin cinsel ilişkiyi sağlayamayacak kadar sertleşememesi yada başlangıçta sağlanan sertliğin sürdürülememesi olarak tanımlanmaktadır. Bu problem genellikle uzun bir süre içerisinde giderek artan tarzda ortaya çıkar ve zamanla kalıcı olur.

Sertleşme problemine yol açan bir takım risk faktörleri bulunmaktadır. Bunlar arasında en önemlileri; şeker hastalığı, yüksek kan basıncı, koroner kalp hastalığı, periferik damar hastalıkları, sigara, alkol, kan yağlarında problemler olması, obezite, metabolik sendrom, prostat hastalıklarının bulunması, bazı ilaçların kullanılması, böbrek ve karaciğer gibi organ yetersizlikleri, hormonal problemler, sedanter hayat ve yaştır. Bu riskfaktörlerinden bir yada birkaçının bulunması uygulanacak tedavi yöntemlerinin belirlenmesi ve alınıcak sonucun önceden kestirilebilmesi açısından önem taşımaktadır.

Bu risk faktörleri içerisinde ön önemlisi kalp hastalıklarıdır. Bir cinsel aktivite 10 saniyede iki kat merdiven çıkmaya eşittir. Bu nedenle kalp hastalıkları açısından risk taşıyan kişilerin bu durumları öncelikle düzeltilmeli ve daha sonra cinsel aktiviteye izin verilmelidir.

Hastanın değerlendirilmesinde penisin sertlik derecesinin belirlenmesi önemlidir. Buna sertleşme skoru da denilmektedir ve dört derecede belirlenir.

Normal: Tam sert ve dik.
Hafif: Birleşme için yeterli sertlikte ancak tam değil.
Orta: Sert ama birleşme için yeterli değil.
Ağır: Sert değil ancak dolgun.

Sertleşme probleminin derecesini belirlemek için kullandığımız yöntemlerden birisi de “Uluslararası Cinsel İşlev İndeksi” formunun doldurulmasıdır. Bu sorgulama formunda cinsel işlevle ilgili sorular bulunmakta ve verilen cevaplara göre hastalığın ağırlık derecesi belirlenmektedir. Bu değerlendirmeye göre hastalar; normal, hafif, hafif-orta, orta ve ciddi olmak üzere beş dereceye ayrılmaktadır.

Değerlendirme sürecinde yapılan tetkikler.

Biyokimyasal testler; Böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, kan şekeri, HbA1c, kan yağları.
Tam kan sayımı, tam idrar tetkiki
Hormon profili; Testosteron, FSH, LH, E2, Prolaktin, PSA, TSH,T3, T4
Tüm batın uoltasonografisi
Uluslararsı erektil işlev formunun doldurulması.
Özel tesler; NPT, İntrakavernozal enjeksiyon, Penil doppler, arteriyografi.

Tedavi

Yaşam tarzı değişiklikleri
Fazla kilolardan kurtulunması
Günlük aktivitelerin artırılması (yürüyüş gibi)
Sigara ve alkol kullanımının azaltılması ve kesilmesi
Risk faktörü olan hastalıkların tedavisi.
Hormonal bozukluk varsa düzeltimesi. Testosteron takviyesi gibi.
Gıda takviyeleri ve bitkisel ürünler. Hafif vakalarda yararlı olabilir.
PDE5 inhibitörü ilaçlar. Bunlar sildenafil, tadalafil ve verdanafil gibi ilaçlardır. Bilinen ilk örneği viagradır. Bu gruptaki ilaçlar mevcut damarları biraz daha genişleterek etki gösterirler.
Vakum cihazları. Penise dıştan uygulanır.
Penis içerisine ilaç enjeksiyonları.
Fiziksel tedavi yöntemleri
Düşük yoğunluklu şok dalga tedavisi (LiSWT)
Düşük yoğunluklu pulse ultrason tedavisi (LİPUS)
Bu fiziksel tedavi yöntemlerinin her ikisi de düşük yoğunluklu aralıklı basınç dalgalarından oluşmaktadır. LiSWT yaklaşık olarak 10 yıldır, LİPUS ise 5-6 yıldır klinikte kullanılmaktadır. Bilimsel çalışmalarda her iki yöntem de etkili olarak değerlendirilmiş ve bazı ülkelerin androlojik hastalıklar tedavi klavuzlarında yerlerini almışlardır.
PRP tedavisi
Bu tedavi yönteminde hastanın damarından alınan kan çeşitli işlemlerden geçirilerek kanın plasma kısmı hastanın penisine enjekte edilir.
Kök hücre tedavisi.
Ameliyat dışı tedavilerin son basamağıdır. Hastanın karın bölgesinden alınan yağ dokularından alınan materyal işlenerek kök hücreler ayrıştırılır ve penis dokusuna enjekte edilir.
Penis protezi
Tedavide son basamaktır. Diğer tedavilere cevap vermeyen ve ciddi hastalığı bulunanlara uygulanmaktadır.

Bu tedavi yöntemlerinden yaşam tarzı değişikliklerine mutlaka uyulmalıdır. Diğer seçenekler bir ya da birkaç tanesi hastanın durumuna göre ayrı ayrı ya da birlikte uygulanabilir. Tedavi yöntemlerinin seçiminde risk faktörlerinin olup olmaması ve sertleşme skoru yani hastalığın ağırlık derecesi büyük önem taşımaktadır.

Tedavi sonucunda hastada tamamen iyileşme olabilir, ilaca cevap vermezken ilaca cevap verebilir duruma gelebilir, yada tedavilerden yarar görmeyerek durumunda bir değişiklik olmaz. İyileşme gözlenmeyen hastalar için son seçenek penis protezi uygulamalarıdır.

SERTLEŞME SORUNU

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM

Gebelikte Erken Dönemde Genetik Hastalıkların Tanısı

Gebelikte önemli genetik hastalıkların doğum öncesinde olabildiği kadar erken dönemde tanısı  çok önemlidir.  Bebeğin anne karnındaki gelişimi sırasında 11. ve 13. hafta  arasındaki dönem  genetik hastalıklara erken tanı konulması için en uygun zamandır.

Gebeliğin üçüncü ayı içinde yapacağımız ultrason incelemesi ile bebeğin kalbi, karın veya kafatası  içindeki bazı organlarında yapısal sorunlar ortaya çıkarılabilir. Bu dönemde ultrason yanında ikili test veya serbest fetal DNA testi ile olabilecek en erken dönemde genetik hastalıkların tanısı konulabilir.

11-13 Haftada  Ultrason Muayenesi  ve Tarama Testleri  Çok Önemlidir

Gebelikte bebeğin sağlığı konusunda ilk bilgiler 11. ve 13. haftalık dönemde yapılan ultrason ve tarama testleri ile elde edilebilir. Günümüzdeki teknolojik gelişmeler sayesinde ultrason ve kan testlerinin hatalı sonuç verme oranı oldukça azalmıştır. Bu testler ile yaklaşık olarak her 1000 doğumun birinde görülen Down sendromu (Trisomi 21) yanında Trisomi 13 (Patau sendromu) ve Trisomi 18 (Edwards sendromu) tanısı için bulgular elde edebiliriz. Bu genetik hastalıklar bebeğin çok sayıda organında işlev bozukluğuna ve bebeğin anne karnında veya doğumdan sonra ölümüne neden olacak derecede sorunlara neden olabilir.

Ense Kalınlığı ve Burun Kemiği Ölçümü

Gebeliğin 11. ve 13. haftası arasında ultrason ile bebeğin ense kalınlığı ve burun kemiği ölçümü yapılmalıdır. Bebeğin ense kalınlığı ölçümünün beklenen değerden daha büyük olması, burun kemiğinin görülmemesi veya küçük olması özellikle Down sendromu tanısı açısından önemlidir. Ense kalınlığı ve burun kemiği ölçümleri birlikte ikili tarama testi veya serbest fetal DNA testi yapılarak değerlendirilmelidir. Bu ölçümler  genetik hastalıklar açısından kesin tanı koydurmaz, kesin tanı için koryonik villüs örneklemesi  (CVS) veya amniyosentez yapılması gereklidir.

İkili Test  veya  Serbest  Fetal  DNA Testi

Gebeliğin bu döneminde genetik hastalıkların tanısı için tarama amaçlı olarak ikili test veya serbest fetal DNA testi yapılmalıdır. Bu testler sadece anne kolundan alınan kan ile yapılır ve bebek veya anne için kesinlikle zararlı değildir. İkili tarama testinde anne kanındaki gebeliğe bağlı olarak ortaya çıkan ve değerleri genetik hastalık varlığında değişebilen iki hormon düzeyine bakılır. Bu testin sonucu özellikle Down sendromunun erken tanısı açısından daha yararlı olabilir.

Serbest fetal DNA testi annenin kolundan kan alınrak yapılır ve bebek ve anne açısından riskli değildir. Bu tetkikte anneden alınan kan örneğinde bebeğe ait genetik bilgileri taşıyan moleküller saptanır ve bunlardan elde edilen bilgiler ile sonuç elde edilir. Serbest fetal DNA testiyle çok sayıda genetik hastalık için tanı konabilir ve diğer testlere göre daha doğru sonuç verir. Bununla birlikte bu test bir tarama testidir, kesin tanı koydurmaz. Şüpheli durumlarda kesin tanı için koryonik villus örneklemesi veya amniyosentez yapılması gereklidir.

11-13 Hafta Prenatal Tarama İçin Randevu Alın

Gebeliğin 11. ve 13. haftaları arasındaki dönemde bebeğinizin sağlığı konusunda ayrıntılı bir araştırma yapmamız için randevu alabilirsiniz. Bu dönemde yapacağımız ultrason taraması, ikili test veya serbest Fetal DNA testi ile bebeğin vücudundaki yapısal sorunlar ve genetik hastalıklar konusunda değerli bilgiler elde edeceğiz. Gebeliğin bu döneminde bebeğin sağlığı konusunda ilk bilgileri elde etmek için randevu almayı unutmayın.

GEBELİKTE GENETİK HASTALIKLARIN TANISI 

DERMATOLOJİ

Akne; yüz, sırt ve gövdede yer alan, yağ bezlerinin aktivitesinden kaynaklanan sivilcelerdir. Başlıca ergenlik aknesi ve erişkin aknesi (25 yaşından sonra) olarak 2 ayrı dönemde görülmektedir. Hafif, orta ve şiddetli tipleri vardır.

Akne neden olur?

Ergenlik döneminde artan yağ salgısı kıl yapısı ve yağ bezlerinde birikerek komedon adı verilen siyah veya beyaz noktaları oluşturur.

Sürülen yağlı kremler, terleme, makyaj gibi durumlar ve uygun temizleyicilerin kullanılmaması gözenekleri tıkar ve tıkanan gözeneklerde biriken bakteriler sivilcelere yol açar.

Aknenin nedeni karaciğer bozukluğu mudur?

Akne ile karaciğer bozukluğu arasında bir ilişki yoktur.

Aknede genetik bir yatkınlık var mıdır?

Genetik bir yatkınlık söz konusu olup ailesinde şiddetli akne sorunu olan bireylerde daha sık görülür.

Diyet ile akne arasında bir ilişki var mıdır?

Akne ile yediğimiz gıdalar arasında direk bir bağlantı bulunamamıştır. Ancak son zamanlarda, kandaki şekeri hızlı yükselten gıdaların, insülin ve bazı hormonların hızla yükselmesine neden olduğu ve bu şekilde akneyi tetiklediği gösterilmiştir. Bu gıdalar; çikolata, patates, beyaz ekmek, şeker, fast food gıdalar, yağda kızartma, hazır meyve suları ve krakerlerdir. Bu tür gıdaların aşırı miktarda alınması önerilmemektedir.

Adet düzensizliği ile akne arasında bir bağlantı var mı?

Akne 25 yaşından sonra başladıysa, adet düzensizliği, kilo artışı, çene, karın ve meme başı çevresinde aşırı kıllanma şikayetlerinden birkaçı varsa hormon bozukluğu ve polikistik over hastalığı açısından değerlendirilme yapılmalıdır. Adet dönemlerinde akne şikayeti artabilir, bu hormonların neden olduğu doğal bir süreçtir.

Akneyi sıkmak önerilir mi?

Kesinlikle akneyi sıkmak ve kurcalamak önerilmez. Kurcalanan aknede iltihap yayılabilir, iz kalma riski artar. Ancak doktor gözetiminde komedonlar temizlenebilir, apseler boşaltılabilir.

Güneş ile aknenin ilişkisi var mıdır?

Güneş ışınları akneyi hafifletebilmektedir. Ancak yağsız güneşten koruyucu ürünler kullanılmalı ve direk güneş altında durulmamalıdır. Aksi halde leke kalabilir.

Akne tedavi edilmese de olur mu?

Aknenin tekrarlaması, psikolojik stres oluşturması, kalıcı izler bırakabilmesi nedeniyle mutlaka dermatoloji uzmanı tarafından tedavi edilmesi gerekir. Tedavi süresi hastanın durumuna göre belirlenir

Akne nasıl tedavi edilir?

Aknenin şiddetine göre tedaviniz düzenlenecektir. Her hasta birbirinden farklıdır ve her hastanın tedavisi ayrıdır. Ortalama 2-4 ay gibi sürede yanıt alınmaktadır.

Günümüzde akne tedavisinde başlıca 4 yol izlenmektedir.

  1. Krem Tedavileri: Hafif ve orta dereceli aknelerde içerisinde antibiyotikler (eritromisin, klindamisin, tetrasiklin), benzoil peroksit, retinoid, tretinoin, izotretinoin, adapalen bulunan ürünler kullanılabilir.
  2. Ağızdan antibiyotik tedavisi: Dermatoloğunuz uygun bulduğu durumlarda tetrasiklin, eritromisin veya azitromisin grubu antibiyotikler 2-6 ay arası kullanılabilir
  3. İzotretinoin tedavisi: Genellikle şiddetli aknelerde ya da antibiyotik tedavisine yanıt alınmayan olgularda etkili olan A vitamini türevi bir ilaçtır. Çok etkili bir tedavi olmasına rağmen çeşitli yan etkileri bulunmaktadır. Bunlardan en sık deri kuruluğu özellikle dudak kuruluğu görülür, ancak bu yan etkilerin çoğunluğu tedavi sonrasında kaybolmaktadır. Tedavi öncesi ve tedavi sırasında karaciğer testleri ve kan yağlarına rutin olarak bakılmaktadır. Tüm yan etkiler ilaç kesildiğinde genellikle kaybolmaktadır. Doğurganlık dönemindeki genç kadınlarda ilaç kullanmadan önce, tedavi sırasında ve tedaviden sonraki 1 ay gebelik testi yaptırılmalıdır. Tedavi esnasında en az iki doğum kontrol yöntemi ile korunmalıdır.
  4. Diğer yöntemler: Bazı hastalarda oral kontraseptif ilaçlar, lazer, radyofrekans ve fototerapi ile ilgili aknede başarılı sonuçlar bulunmaktadır. Tedavide en önemli noktanın, hekimle uyumlu olup, verilen önerilere uymak olduğu unutulmamalıdır.

http://turkdermatoloji.org.tr/icerik/detay/210 

Konuşmayı Başlat
Yardım mı Lazım ?
Özel Mavi Deniz Tıp Merkezi
Merhabalar 👋
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz ?